29 Aralık 2010 Çarşamba

Come down heaven and save me hell...

"İf tears could build a stairway
And memories a lane
I’d walk right up to heaven
And bring you home again."

28 Aralık 2010 Salı

Star Tv ve Saçma Dizisi Papatyam

Binlerce insana hitap edecek bir dizi film çekiyorsunuz ama yayının içeriğine kanununa bakma gereği hissetmiyorsunuz. Yahu bir araştır nedir bunun hakkı hukuku ?Adam gayet açık evde hayvan olur mu zaten yasaklandı diyebiliyor gevrek gevrek.E seni besliyorlar ya ?
Yapıcı bir yayın yap git barınaktan bir can sahiplen bunu yayınla.Bunu bırak evdekilere göz dikmişler bir de..
Nasıl sinir oldum anlatamam.Eminim komşulardan bak bak yasakmış diyenler vardır.
Sen bir canlının hayatını nasıl bu kadar hafife alabilirsin?
Evcil sahibi olmak ,yumuşak karın sahibi olmak mıdır ?
Ne cahil ne rezil insanlar bunlar ya... Öyle kolaydı evden gelip almak çocuklarımızı..Ağır sövüyorum da buraya yazamıyorum.
Netice itibariyle bazı platformlara aşağıda yazdığım şu forumu açtım.
Sizden de ricam mail yoluyla tepkinizi bildirmeniz.
Ben bir tepki alana kadar mail yollayacağım.
Sizde bloglarınızda paylaşın lütfen.



"STAR TV BİLİNÇSİZ YAYIN POLİTİKASINA DEVAM EDİYOR.DİZİNİN GEÇEN HAFTA YAYINLANAN 83. BÖLÜMÜNDE EVDE HAYVAN BESLENEMEYECEĞİ VE BESLENMEMESİ GEREKTİĞİ KONUSUNDA TOPLUMU YANLIŞ YÖNLENDİRİCİ BİR YAYIN YAPMIŞTIR.BU HAFTA Kİ ÖZETİNDE DE ÜZERİNDEN GEÇİLMİŞTİR.HEPİMİZİ TOPLUMU YÖNLENDİREN BU YAYIN KURULUŞLARINA KARŞI DUYARLI OLMAYA DAVET EDİYORUM.TEK YAPMANIZ GEREKEN AŞAĞIDA Kİ MAİLİ KOPYALAYIP YİNE AŞAĞIDA Kİ ADRESE YOLLAMAK.SOKAKLARDA YENİ CANLAR EZİYET ÇEKMESİN.."

mail adresi :bizeyazin@startv.com.tr

Severek izlediğimiz Papatyam adlı dizinin geçen hafta ki bölümünde (83)  ve bu hafta ki özetinde gösterilen " evde hayvan beslenemez" ve "zaten yasak" olduğu bilgileri asılsızdır.
Kat Mülkiyeti Kanununda, hayvan beslenmesini yasaklayan bir hüküm olmayıp, bu hususta aslolan yönetim planıdır.
Yönetim planında ortak mahaller için yasaklama getirilmiş ise ortak mahallerde; bağımsız bölümler için de yasaklama getirilmişse bağımsız bölümlerde de hayvan beslenemez.
Yönetim planındaki yasaklama, hayvanın türüne, cinsine, büyüklüğüne, rahatsızlık verip vermediğine, beslendiği yerin ortak mekan veya bağımsız bölüm olmasına bakılmaksızın uygulanır.
Yönetim planında bu hususta herhangi bir yasaklama yoksa, ister ortak mahalde ve isterse bağımsız bölümde olsun, kriter diğer kat malıklerine ve/veya kullanıcılarına rahatsızlık verip vermemesidir.
Rahatsızlık somut bir kritere ve/veya kaç kişinin rahatsız olduğuna bağlı olmayıp, uyuşmazlık halinde mahkeme tarafından tespit edilir.

Kaldı ki yaptığınız bilinçsiz yayın neticesinde evlerinde "canlı" besleyen binlerce kişiyi töhmet altında bırakmış oluyorsunuz.
Lütfen bu konuyla ilgili yapılan yanlışınızı düzeltiecek bir yayın yapın.
Sokak hayvanları  açlık , hava şartları ve cehaletle savaşırken bu konuda daha özenli olmanızı rica ederim."

AD SOYAD

Labrador dediğin...

Labrador dediğin mama severdir.




















Labrador dediğin kolay eğitilendir.




Labrador dediğin eğlenceli olandır.




Labrador dediğin sevgidir.





Labrador dediğin paylaşmayı bilendir.




Labrador dediğin akıllı geçinendir.




Labrador dediğin yeri bende ayrı olandır .
Merhametiyle göz dolduran,hüznümü paylaşan,teselli edendir.
Gecenin 3'ünde patisi yüzümde yaşımı silecek olandır.Canımdır.











25 Aralık 2010 Cumartesi

Uyuy(a)mama

Derdimiz ne bilmiyoruz.Geceleri uyumuyor.Uyusa da  (15 dk) şu şekilde uyuyor.


























Yapışmak ? E sende hiç rahatsız görünmüyorsun diyeceksiniz ama yanılıyorsunuz.Kolumu üstünden çektiğim anda hehleyip mızıldanmaya başlıyor.O bitiyor Ersan başlıyor bu evde bana yer yok nidalarına.:)
Geceleri bölük pörçük uyumaktan 2 gündür başım ağrıyor...Sevdicek de yarın Denizli'ye gidiyor..
Sevmiyorum evi o yokken.Sanki kolum kanadım kırılıyor.Allah daha büyük ayrılıklar vermesin ne diyim.
Thomas Hood ne güzel demiş "İnsanlar plan yaparken ,kader buna gülermiş" . Ne planlarımız vardı ;biletlerimiz alınmıştı.Amsterdam yolcusuyduk bu vakitlerde ananecik iyi olsaydı.Şimdi belki Ersan burada bile olamayacak. :)

Neyse gelelim sana...Lokum  ,biricik oğlum,göz bebeğim  yemiyorsun,içmiyorsun,uyumuyorsun.Nedir sıkıntın hı de bana valla kızmıycam.şimdi baban da gidiyor ya canıma okuyacaksın biliyorum.Allah sabır versin bana :))

Öylesine..

Uzmanlık gerektiren bir savunma sanatıdır yaşamak. 

21 Aralık 2010 Salı

ANAOKULU ÇOCUKLARI OYUNCAK BEKLİYOR


ANAOKULU ÇOCUKLARI OYUNCAK BEKLİYOR

Evet yanlış duymadınız bu çağrı hepimizin de tanıdığı Atölye Kedi' den. Kendisi bir anasınıfı öğretmeni...
Yeni atandığı köy okulundaki, minik öğrencilerinin sınıfta oynayacak oyuncakları olmadığını söyledi. Hepimizin geleceği olan bu çocukların tek ihtiyaçları sınıflarında oyun oynarken eğlenecekleri oyuncaklar.


İmkansızlıklarla savaşan bir öğretmenin ve aynı zamanda içimizden olan bu arkadaşımızın sesini duyup ona yardım etmek isteyenlerin yapacakları çok basit. Ya evinizde çocuklarınızın oynamadığı, sıkılıp bir köşeye attığı oyuncakları ya da kendi ellerinizle yapıp, satın alacağınız her türlü oyuncağıYıprak İlköğretim Okulu'nda okuyan öğrencilerimizle, çocuklarımızla paylaşmak. Yeni yıla girdiklerinde onların da yeni oyuncakları olsun, onlar da gülsün!


Onların öğretmenler gününde öğretmenlerine getirdikleri hediyelere göz atıp, Atölye Kedi'nin yazısını okursanız ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.


Temin ettiğiniz oyuncakların yanına varsa boyama ve hikaye kitabı da eklerseniz, kütüphanelerine de katkıda bulunmuş olursunuz.


Göndereceğiniz Adres:
Evren Yılmaz
Yıprak İlköğretim Okulu - Anasınıfı
Afyon/ Dinar


http://evimiseviyorum-colette.blogspot.com/2010/12/anaokulu-cocuklari-oyuncak-bekliyor.html#comment-form blogundan alıntıdır. Sizde blogunuzda paylaşabilirsiniz.

Salak ben !

Çok samimi bir yazı olacak bu.
Üzülüyordum resmen yazılarımı okuyanlar samimi bulmuyorlar mı acaba? Neden hiç tanımasam da çok hassas olduğunu bildiğim (Duck'ımızın biricik annesi) Özge'cikten,Nilgün abla'dan en azından ananemle ilgili tek bir yorum bile yok diye.Aa tesadüfen bi baktım ki e bütün yorumlar oracıkta bekliyormuş!!Salak ben hiç girip yorum kontrol etmemişim ki !!!Ben yorum gelince mail geliyor sanıyordum.Cehalet zor şey :)
Güldüm güldüm kendime ders çıkardım sonunda.Bu senin yaşama bakış açında ki koca bi hata Senem'cim. Bakma çocuğum,gör yahu gör..

Geciken yorum cvpları için özür dilerim.Herkese çok çok sevgiler. :)

Bıyık dönmesi sendromu !!!

Bilen bilir Lokum sayesinde yeni bir fakülte bitirmişçesine veterinerlik eğitimi aldık. Bugüne kadar Lokum'un başına 10 köpek gücünde hastalıklar aksilikler geldi.Kronik olarak olmaması sevindirici mi yoksa her seferinde yeni bir problemle karşımıza çıkması korkutucu mu bilemiyorum. En son 3 olayımız fıtık,cildiyle ilgili belirlenemeyen ve yer yer kaşıyarak açtıgı açık yaraları ,dudak içinde beze (!) ... Dudağında ki dev şişkinlik için kan testi yapıldı, enfeksiyon olmadıgı görüldü ,önemli değil dendi, ilaç ve iğne tedavisi gördü, geçer gibi oldu. Ama dün farkettim ki anormal bir şişlik oluşmuş yine orada,dokundurmuyor ,rengi morarmış dudağının içinin . Aklım oynadı pek tabi ve arabaya attığım gibi veterinerimize gittik.Gitmeden de iyice inceledik Ersan'la.
Hekimimiz benim çok güvendiğim birisi normalde .Ukalalık etmeden küçük bir yönlendirme yapmak istedim iyi ki de yapmışım.Orada sadece ucu çıkmış kesik gibi bir bıyık tanesi var (ki bunu Ersan farketti).Acaba içerde dönmüş olabilir mi diye düşündük.E düşündüğümüz gibiymiş.Oldukça uzun ama  fiber inceliğinde ve sertliğinde 2 adet bıyık çıktı oradan.Tamam elinize sağlık,teşekkürler,ödememizi de yapalım da bunu geçen sefer bu kadar kan testi,iğne,şu,bu yapmadan ya da yaptıktan sonra nasıl farkedemediniz die sormak geldi içimden.Dediğim gibi çok sevdiğim biri olması nedeniyle aramızda gerginlik olsun istemedim ve sustum.
Neyse artık netice itibariyle istenmeyen tüylerimizden kurtulup evimize geri geldik.Bu rahatlamayla da tabiri caizse dana misali yatıyor şuan kendisi :) Bu son olsun inşallah.



Yahu operasyondan geldik bi rahat ver !

Şişliğini bu foto da karşıdan bakınca sağ tarafında görebilirsiniz.:)

20 Aralık 2010 Pazartesi

Sevgiliye teşekkür...

Çocukluk aşkı sayılırım sevdiceğin.Benimse kısa (!) bir süre sonra haberim oldu.Yani çocuklarıma, torunlarıma anlatacak " Ben bu babanızı çok peşimden koşturdum he heyytt"  hikayesinden bir adet barındırıyorum bünyemde :)) Bir de elime güzel gençlik fotolarımı almaya başlarsam anlayın ki o vakit ruhum kemale ermiş :) Ve çocukluğumdan beri her yeni yıl vakti kocaman heyecan kaplar içimi,yüzüm ışıldar,sebepsiz neşelenirim.Bu sene buruk geçse de yılın bu dönemine aşık bir insanım. Elimden geldiğince yurt dışında geçirmeye çalışır ; etrafımı da yoldan çıkarırım. Bu huyumu senelerdir çok çok iyi bilen sevdicek parçam burukluğumu fark edip ,ekip çalışması başlatmaya karar vermiş.Böylece ben evde yokken evi ışıl ışıl süsleyip , yüzümü güldürmeyi amaç edinmiş. Gel gelelim ki bu ekibi Lokum paşayla kurmayı denediğinden , ananemin duasından eve döndüğümde ,ortaya ışıl ışıl bir evden daha çok, darmadağın, yerlerde süs topları , itinayla iç pamukları boşaltılmış peluş süsler, üzerine basmadan salona girmeyi imkansız hale gelen yer yer kablolarında diş izleri olan ışıklarla karşılandım.
Bu hali beni tamamlanmış halinden daha mutlu etti diyebilirim.:) Bitap düşen koca ve ağzında koca topla meleği bir arada tutmaya çalışan kuyruğuyla dağ deviren Lokum'um..
Sonrasında o heyecan ve el birliğiyle üzerimi bile çıkarmadan kocaman ağacımızı ve evimizi süslemeye başladık. Bu ağacın bizim için özel bir anısı olması olayı daha da keyiflendirdi... Kendisi bana Londra'dan ilk döndüğüm yılbaşında burada da aynı heyecanı yaşayabilmem adına gecenin 11inde bütün süs ve işiklarıyla paketlenmiş halde sevgilim tarafından getirildi. O gün hangi heyecansa içimde olan,bugün de aynı...
Henüz evin süslemesi bitmedi ama en kısa sürede tamamlayacağım.Marta kadar da kaldırmayı düşünmüyorum.Şu ışıltılı hale bayılıyorum.Ve bütün ışıklarımı senin için yakıyorum pamuğum.Yol olsunlar gökyüzünde sana ,hiç karanlıkta kalma ...

Ve işte fotolar.Lokum'un neden bütün fotolarda uyuduğunu tahmin etmek zor değil. :)


 
Bunlar ben gelmeden çekilen fotolar , Lokum henüz bayılmamışken ..:) Dikkat ederseniz halının yeri 2 fotoda farklı .Taşa ve parkeye basıp yürümeyi sevmeyen lokum efendi halıyı ittirerek kapının ağzına getirip diğer halıya zıplıyor.Hiç bir zaman normal bir köpek olduğunu idda etmemiştim zaten!
Adem & Havva elmalarımız :)


 
                                                   2 resim arasında ki fark ?








Mutluluk sebebim.Yüzümü güldüren adam iyi ki varsın.İyi ki benim yanımdasın ..Seni çok ama çok seviyorum.

11 Aralık 2010 Cumartesi

Ve zümrüt gözlü küçük kadınımı uğurladık...

İnsanın canı bu kadar acıyabiliyormuş demek ki...
İlk annem ananem... Kucağımızda indirdiğimiz evinin önüne o çirkin tabutla geri götürdük seni..
Son kez  -yıkarlarken- yanında olabildim. Soğuk ellerini öptüm bol bol, sıkı sıkı tuttum.Yanındayım korkma diyebilmek için.Hissedebilirmişsin gibi.. Onca acıya o küçücük bedeninle katlanırken hiç gitmek istemedin.Ama olmadı...
Elinden geleni yapsa da insan içi rahat etmiyormuş demek ki..
Herkese benim ismimle seslendiğin o günler bitti mi ki ? Ben anane güzeli diye en sıkkın olduğumda bile gülerek yanına koşamayacak mıyım şimdi? Beni görünce ışıldayan o gözlerin kapanmamıştı ki..Yok yok inanmamak en güzel çözüm , ruhun inkarı..
Kimseyi sevmiyorum bugün.Ersan'ı,Lokum'u,Atakan'ı bile.. Kötü tesadüf Ersan'ın bugün doğum günü.
Herkes dokunuyor,herkes yoruyor. Hırsımı birilerinden çıkarasım var. Ve dengesiz kararlarım.Sığamıyorum kendi kalıbıma.Çığlıklarla ağlayasım varken susuyorum.Birileriyle dertleşmek isterken herkese koca bir set çekiyorum.
Seni orada yapayalnız bıraktığımızı düşündükçe...
Soğuk toprak üşütmesin onu Allahım ne'olur...
Tek tesellim dedeciğime kavuşmuş olman.Sen ona emanetsin artık bir de yüce rabbime.
Çok seviyorum seni çok.
Kokun taa en içimde..

26 Kasım 2010 Cuma

Bir canavar yetiştiriyorum evet...

Vatana millete hayırlı olsun.Dünyanın en uysal ırkı labradorumuz Lokum'umuz önüne gelene saldırı pozisyonuna geçiyor. Bir hırlama , bir havlama sürekli tetikte. Hayır 2 höt höt yapsalar geri basıcak ama hepte korkan birilerine denk geliyor.Karşısında ki korkunca da ilk tepki üzerine doğru koşmak.Bu arada köpek sahibi hiçbir insan evladına havladığı görülmemiştir.Hiçbir köpekle ufacıcık bir ağız dalaşı olmamıştır. Çocuklarla hiç sıkıntısı yoktur.Kapalı olmayan kadınlarla da...Tüm derdi  normal(!) 2 ayaklılar. Özellikle şapkalı ve erkek olanlar.Agrasyon maximuma çıkıyor.
Bu kadar sevgi dolu ,bu kadar içten bir bebek birden nasıl canavarlaşıyor anlayamıyorum. Isırmayacağından % 100 emin olsam da  karşımdakine sürekli izahat vermek çok sıkıcı .
Ulan Lokum , ulan lokum!

Bakınız bu da vahşi çocuk :
Şaka gibi di mi..

en bi sevgilim.

Serçe parmağına kuş konan lezzet küpüm.

24 Kasım 2010 Çarşamba

Keyifsiz zamanlar

Uzun zamandır yazıp yazıp sildiğim yazılarım var.Sürekli değiştirip kaydetmeden çıktığım tasarım farklılıklarım..
Keyfimiz yok zira ananemiz çok hasta .. Kafamın için de hep aynı cümleler..



Yaşlanmak ne kötü...
Yaşların getirdiği izler çizgiler değil kastettiğim.. Büyüttüğün baktığın çocuklarının,torunlarının ellerinde bakılmayı bekleyerek,bilinçsizce, bebek gibi bakıma muhtaç kalarak ,ifadeye gücün kalmadan yaşlanmak.. 
Yaşadığın tüm güzel anıları unutturmacasına bunca acı çekilmesi.. Kalbinde az yara varmış gibi, vücudunda yaralar açılması.. Sonu beklemek.. Ve sevdiklerinin, senin acı çektiğini bile bile bir gün daha beraber geçirebilmek için ettiği dualar.. Yaşlanmak ne acı..Yaşamak ne nankör... 

Gözümü kapayınca dedem,ananem, biz koşuyolunda parktayız.. dedem bize dido almış bir de baharatlı panço ananem de sever diye..





 Gözümü açınca dedem yok çoktan gitmiş,ananem karşımda işte o yatakta öylece yatıyo.Orada olduğumun farkında bile değil..Sanki üzerimizden sonsuz geçmiş... Sanki o çocuk ben değilim,sanki o anı benim değil gibi.. Bütün o sahte,bütün o gerçek gülüşlerin içine bakıldığında aslında hayat ne acı,yaşanan bütün o alfa olabilme sevdaları ne anlamsız... Sonu bile bile yaşamak ... Acıların en büyüğünü sevdiklerinin birer birer yittiğini görerek.Cennette cehennemde bu dünyada diyorlar ya haklılar bence.


Bi çikolata da insanı böyle ağlatır mıymış ?





Hiç bırakma emi..

1 Eylül 2010 Çarşamba

Üşüyerek uyanmak

Canını sevdiğimin sonbaharı hoşgeldin be... Üşüyerek ,sarılarak mutlu uyanmayı ne de çok özlemişiz..:)


Eylül özel bir ay benim için. Hani moda dergileri için eylül aslında ocak ayıdır ya benim için de yılımın miladı sanki.. Hem sarı hüzün hem toprak kokusu huzuru ,mutluluğu..


Üşüyerek,ürpererek uyanmayı seviyorum. Sabah sırtımda pamuklu yumuşacık bir hırka ,üşümüş ayaklarla ,elimde fincan,oğlumun patisi bacağımın üzerinde, Monica Molina dinleyip huzur bulmayı seviyorum.Sevgiliye sokulup sonbahar kokusunu içime çekip hareketsiz,acelesiz kalmayı ,sonbaharın evimdeki serin varlığını ,yeni başlangıçları seviyorum... 


Tüm yaşadıklarından acılarından arınabildiğin yılın bu zamanının kıymetini biliyorum.
Bu yüzden midir ki  her mevsimi sonbahar Londra'yı bu kadar çok özlüyorum ?



31 Ağustos 2010 Salı

Öyle bir geçer zaman ki..

 Zaman nasıl geçiyor.. Hayat nasıl değişiyor, değiştiriyor seni.. Londradan döneli tam 3 sene,evleneli 1,5 sene,27gün sonra da oğlum hayatıma gireli tam 1 sene olacak.. Göz açıp kapayana kadar geçti gitti koca bir yıl tam da nasıl büyüyecek bu köpek derken...
Çiftlikte onu ilk görüşüm,bütün gece uyuyamamamız, dayanamayıp ertesi sabah koşa koşa gidip alışımız, evdeki ilk günü , ilk gecesi,korkuları,bitmek bilmeyen hastalıkları,aşıları,iştahsızlığı,veteriner maceraları,bitip tükenmeyen enerjisi,yaşattığı panikler ve tabi çizginin öte yanı sonsuz sevgisi,oyunları,bizi rehabilite edişi,şükrettirişi,merhametiyle göz dolduruşu,dost oluşu,can oluşu ,evlat oluşu....Bir değil bin senedir benimmiş, benimleymiş gibi..
27 eylül 2009'da girdi bu küçük adam hayatıma.. Aynı günde sonsuza kadar kaybettiğim başka anılar adına.. Daha gelmeden adı sanı hazırdı.. Hasta hasta geldi avuçlarıma o panço kokusuyla, ürkek çocuksu korkusuyla ...  O zamandan belliymiş ne nanemolla olacağı da biz anlayamamışız..: )
Labrador farklı bir ırk bence..Alabildiğine yorucu,alabildiğine sevgi dolu..Korumaya değil,korunmaya muhtaçlar...Gerçekten bir şeyi karşılıksız sevmek böyle bir şey olsa gerek.Hiç büyümeyen bir bebek gibi.. Kimi zaman yoruluyorum bu süreçte,pes ediyorum; o zaman hemen Lokum'un olmadığı bir anı hayal ediyorum.Hemen duruluveriyorum..13 tane sene de ya şu bir sene gibi göz açıp kapayıncaya geçiverirse diye.Yumuyorum gözlerimi uzun uzun dua ediyorum"allahım iki sevgilimi de benden ayırma..." diye.