4 Mayıs 2013 Cumartesi

Yol ayrımı

Hulki hocanın operasyon kararından sonra,yeniden emg çektirmeye Prof.Jale Yazıcı 'ya gittik.
Gözüme kadar soktukları her iğnede muffinlerimi düşündüm.Her iğnede bu Efe'min öpücüğü , bu Lorin'imin öpücüğü diyerek bitirdim o emgyi. Nasıl bu kadar metanetlisin dediklerinde içimden gülümsedim.
Ta ki Jale Hanım "meslek hayatımda gördüğüm en inatçı paralizelerden biri bu, iyileşmesi mucize olacaktır.Çok üzgünüm, acilen operasyon geçirmen şart" diyene kadar.
Bu benim kapanan son kapımdı.
Küçücük bebeklerimi yalnız bırakmam...Sütten kesmem... Anasız , babasız bırakmam gerekiyordu.
En ihtiyaçları olduğu dönemde yanlarında olmayacaktım,en hatırlamam gereken zamanda onları uzaktan izleyecektim.Sonucunun ne olacagını bilmediğimiz bir sürü ameliyattan nasıl çıkacağım bile belli değildi.
Bu sıkıntılarımı paylaştığım çok sevgili(!) bir prof cerrah "evlatların ilerde - keşke olsaymış- diye düşünebilirler,şansını dene " demişti. Yine aynı dr " moralini çok yüksek gördüm, hayret." demişti.
Canım teyzem.Bütün dr görüşmelerimde yanımızdaydı.Bu görüşmeden çıktıgımızda "teyze ben galiba gerçekten çaresiz haldeyim, baksana bütün hocalar halime değil ,moralime şaşıyor." demiştim.
Bütün ailem,sevgilim de benim kadar çaresizdi.
Durumu bilen herkes dört yandan yeni yollar araştırıyordu.

Sayısız dra gitmiştik.
Karar vermem gerekiyordu...
İstemiyordum.İstemiyordum...

İçimden bir ses beklemem gerektiğini söylüyordu.Ama beklersem ameliyatı olacak süreci kaybedecektim ve sinir transferi şansım tamamen bitecekti.
Bu bahsettikleri ameliyat 10 küsür saatlik bir operasyon.Kafanızın 4te 3ünü kazıyıp,kafa tasınızı kulak arkasından beyinciğe kadar açıp,sinir zarlarını soyup ,orada oluşan problemin cinsine göre ya dilden aldıkları sinirlere bacaktan aldıkları kası transfer ediyolar ve/ve ya ödemi giderici bi kompres işlemiyle tamamlıyorlardı.
Micronun da micro cerrahisi.En ufak bir hata kabul etmeyen.
Kısa süreli bekleme için bile şartlar vardı.En en önemlisi gözüm kırpma refleksini yitirdiği, kendini koruyamadıgı için tehlikedeydi, kör olabilirdim.Bu süreçte gözümü komple dikebilirlerdi ya da göz kapagıma altın bir platin takıp ağırlık yapabilirlerdi.Ağzı da askıya almaları gerekiyordu.Kasların işlevsizleşmesi tedavi sürecini olumsuz etkileyecekti.
Sırf bu kadarı bile 3-4 farklı operasyon demekti,sonrasında olusabilecek komplikasyonları söylemiyorum bile.

Günlerce tartıştık,düşündük,görüştük.
Kararımı vermiştim.Sadece desteğe ihtiyacım vardı.Operasyon istemiyordum.Kendimi bu illeti yenebileceğime inandırmıştım.Nasıl olacaktı bilmiyorum ama koşulsuz inanıyordum.Çevremi de inandırmaya ihtiyacım vardı.
Bu süreçte sevgilim ve ailem dısında en büyük desteği canım dostum Oya'mdan gördüm.
Mesleği gereği de geliştirdiği olaganüstü araştırma yeteneğini benim için seferber etti.Ulaştığımız sonuclar tam da benim inanmak istediğim cinstendi.Ufacık da olsa bir umut ısıgı süzmesi dünyama yanmıstı.
Burada devreye Emel ve Fazilet girdi.Beni benzer dertlerden muzdarip ünlü bir sanatçımızın Gata'da ki sıra dışı hocasıyla görüştürdüler.Frekansımız tuttu ya da adam bana çaresizliğime acıdı bilmiyorum.Alternatif fizik tedavi yöntemlerinden bahsetti.Bu işte sözde işin piri Amerikan Hastanesinde Önder Çerezci ile görüştük bir fizik tedavi programı yazdı.
Ertesi gün başladım.Sonuç çok büyük bir hayal kırıklıgı.Artık bütün gardlarım inmişti.Nörologumun "boşuna çabalıyorsun" sözleri kulağımda çınlıyordu.En başından beri ilk kez pes etmiştim.
Annemi arayıp vazgeçtiğimi söylemek için telefonumu elime aldığımda ,Yurda'nın mesajını gördüm.Benzer bir olayı arkadaşının da yaşadığını onu aramamı daha önce de söylemişti ama bir türlü ulaşamamıştık Burçin'cimle birbirimize.

"Çözülme noktası"

"Sakın moralini bozma kapa kulaklarını herkese " dedi Burçin telefonu kaparken.
Canım benim.İnanılmaz bir güç vermişti konuşmamız.Hemen ertesi gün buluştuk Ersan,Burçin,ben.
therapy art  Semra ablayla o gün tanıştık.Birbirimize güvenmeye ve bu işi başaracağımıza söz verdik.Uzun bir yol vardı önümüzde..İnanıyordum.İnanıyorduk.
Kendime söz vermiştim muffinlerimin 1 yaş dogum günlerinde agzım kulaklarımda fotolarım olacaktı çocuklarıma armağan..
Tedavinin detayını vermek istemiyorum ama Burçin'in dişini çatlatacak şiddette elektirik aldığımızı söylemem yeterli sanırım.:)
Her gün gittiğim tedavi de bebeklerimi bir dk yalnız bırakmayan 2. annem Semra annemin hakkını asla ödeyemem.Allah bin kez razı olsun.
Ve 2 ay sonra..

"Sanki"
"Ersan suratımda ufak bir karıncalanma hissettim sanki..."
Burçini aradım herkesten önce "suratımda ufak bir karıncalanma hissettim sanki?? "
Bir 20 dk sonra mutfaktaydık,Ersana bişeyler anlatıyordum.
Kilitlendi benim canım sevgilim."Du-du - dudağının kenarı oynuyo galiba "dedi.
"Bende bişi hissettim" dedim.Titriyordum.
Aynaya koştuk görünürde bişey yoktu.Yarım saat sonra karıncalanma hissini yeniden duydum yüzümde.
Kardeşim geldi.Üçümüz aynı anda yeniden milimetrik o kıpırtıyı gördük.
Ersan'ı hayatımda 2. kez ağlarken gördüm.
Sevgilim...Her zorda yanımda olan en kıymetlim,ilk şükür sebebim.
Sevinçle açtığım telefon sayısını hatırlamıyorum.

"Bugün"
O günden sonra kıpırdanmalar hızlandı.
Drlara göre mucize,bana göre inanç ve pes etmeme.
Tamamen geçmedi ama geçecek.Ne derler.."Umut iyi bir şeydir ve iyi şeyler ölmez.."
Gözümü tamamen kapayabiliyorum.Gülümseyebiliyorum :)
Biliyorum,inanıyorum.Rabbimin bu derdi bana iyi bir yol olarak verdiğine..


"İyi ki"
İyi ki güçlü annemin , güçlü kızıyım.
İyi ki Ersan'ın hayatının diğer yarısıyım.
İyi ki kocaman bir ailenin sahibiyim.
İyi ki Burçin'in,Yurda'nın,Fazilet'in,Emel'in,Oya'nın arkadaşıyım.
İyi ki Semra Ablayla yollarımız kesişti.
İyi ki bu yazıyı yazabilecek gücü buldum kendimde sonunda..
İyi ki bu yazıyı bitirirken gözümden yaş gelebiliyor,yüzüm tebessüm edebiliyor.

İyi ki bu benim başıma geldi.
Kul kendi kaderini yaratamazmış ya Rabbim beni sına, sına ki senin şerrine de- hayrına da aynı sabrı şükrü göstereyim, mükafatını evlatlarımdan göreyim.

Şükür yarabbim.
Şükür.






1 Mayıs 2013 Çarşamba

Zor günler yeni başlıyormuş..

Narkozdan ayılırken ilk sözüm "Ersan gelsin" olmuş.İçeriye alamayız deyince , beni çıkartın lütfen demişim.Aklımdan geçen, beni kandırmayacak birinin agzından bebeklerimin iyi oldugunu duymaktı.
Dısarı cıktık,işte bütün ailem ,sevgilim ordaydı.
Trombosit yüklemesi yapılmış,operasyon basarılı geçmiş,bebekleri görmüşler iyiylermiş...miş...miş... Şükrettim bütün benliğimle şükrettim....
Ama..
Ama içim cız etti.
Ama  "Bebekleri ilk kez görmek benim hakkımdı "diye düşündüm bir an..Keşke ilk seslerini duyabilseydim diye...Şahane fotolarımız olsaydı,keşke Ersan yanımda olsaydı beraber kucaklasaydık diye... Haşa isyan değil ama o burukluk, içimde hala bir yerlerde gömülü ...

"İlk karşılasma"
O kadar heyecanlanmıştım ki kesik kesik hatırlıyorum,rüya gibi..
Önce Efe'yi verdiler kucagıma,gözleri açık,dimdik gözümün içine bakan bir çift zeytin göz.Boşuna korktun be annem dercesine...Güzel oğlum,güçlü oğlum...
Sonra pespembe bir Lorin.Koynuma sokulan.Pers prensesim..
Kollarım dolu dolu...





Ağlamadım , hiç ağlamadım.
Efe şeker düşüklüğünden her ihtimale karşı 1 gece yogun bakımda kaldı,Lorin'se dogum sonrası aspire esnasında nefes alamama problemi yaşamasına ragmen güçlü bir sekilde hemen toparladı.
Küvez yok,yogun bakım yok,genetik bir problem yok.Sapasaglam kucağımdaydılar.Kendi durumumdan bir haber sevinçten mutluluktan havalarda yürüyordum.Ne aglayacaktım?
Benim de kısa sürede iyileşeceğim söyleniyordu,zaten zoru atlatmıştım,Allahtan daha ne isterdim..
Ve derken..

"Bu hafif bir paralize değil" 

Bir diğer nörologun beni gördüğü anda tepkisi bu oldu...Acilen ilaca başlamamı, durumumun ciddi oldugunu anlatıp enog çektiler.Steroide başlamam gerektiği söylendi. E süt? Süte gecer,süte geçmez onlarca dr görüşü,makale ve araştırma sonucu neticesinde süte geçmediği, geçse de o dozda zararlı olmadığına karar verilip tedaviye başlandı...İnternational'da ki nörologun yetersizliği başımızda ki çorabı örmeye başlamıştı....
Vücudum kortizona cevap vermedi.Herhangi bir iyileşme görünmüyordu.
O zaman ki çok zeki(!) çocuk doktorumuz bebeklerin kortizollerini kontrol altında tutmamız gerektiğini söyleyip, bizi kan testine yönlendirdi.Ama zaten beklenen bir durum yoktu bu sadece rutin bir kontrol olacaktı.
Öyle olmadı.Gecenin bir saati arayıp testi tekrarlamamız gerektiğini,damardan bir yüklemeye gerek duyulabileceğini sonrasında onlara da uzun süreli steroid tedavisi uygulamamız gerekebileceğini söyledi.10 günlük küçücük ellerinden alınan tüp tüp kanlardan Efe'nin 2. testi de negatifti.Yükleme yapılması gerekiyordu.Nasıl olacak dedik , bulunmayan bir ilaç bulduk, milyon tane yan etkisi olan, klinik de damar bulursa yükleme yapılacak.
Türkiye'nin en iyi laboratuvarlarından birinin hemşire dialogları şöyle oldu."Burdan girersek damar patlar,burada ki damar ilaca zaten dayanamaz,e bu bebek zaten bir kaç damar denememiz gerekicek.."
Efe'yi ellerinden resmen havada kaptım,yaptırmıyorum dedim,sorumlulugu alıyorum ve yaptırmıyorum.
İyi ki yaptırmamışım,zaten öylesine gereksizmiş ki,tamamen bizim drun işgüzarlıgıymış.
Bir çok pediatrik endokrin ile görüştük.Sonuc endişelenmemiz gereken hiçbirşey olmadığı zamanla aksların devreye gireceği,kullandıgım dozda kortizonun sütten gecmeyeceği,bebeklerin çok şükür ki iyi olduguydu.Tabi bu sonuclara ulaşabilmemiz 3 ay gibi bir zamanımızı aldı.
Bana gelince herkesin kendince endişeleri vardı ve tedaviler işe yaramıyordu.
Tedavi süreci bittiğinde acı gerçekle karşılaştık.
Geçmeyecek bir paralize geçiriyordum ve acil bir şekilde bir dizi ameliyat olmam gerekiyordu ve ortak görüş bu operasyonların trde olamayacağıydı,bizi Amerika da başarılı bir kliniğe yönlendirdiler.
Burada ki operasyonda %3lük bir başarı oranı vardı ama ameliyattan komple felçli de çıkabilirdim.
Houston'da ise yüzde oranı belli olmasa da ,kas ve sinir transferi olacağından yine çok riskli, yine başarı oranı düşük bir ameliyat olacaktı.
Herkes yıkılmıştı.
Güçlü olmak zorundaydım.Neyin kefareti oldugunu biliyordum.Güçlü olmam, muffinlerime olumsuz hiç bir duygu yansıtmamam gerekiyordu.Onlar benim yüzümü güldürmüştü,ben de onların yüzünü güldürecektim,kendime söz vermiştim.
Düşünüce içimi yaralayan,canımı yakan tek şey çocuklarımın gülüşümü asla göremeyecek olmalarıydı....
Zamanım daralıyordu bir tercih yapıp yoluma bakmam gerekiyordu...