31 Ekim 2013 Perşembe

Bir seneyi geride bırakırken...

Bir günü daha bitirdik aşklarım...
Bir seneyi geride bırakıyoruz.İçine 30 senede sıgdıramadığım tüm gerçek hayatı sıgdırdıgım bir seneyi.
Düşününce titriyorum.Bu kadar mutlulugu hak edecek ne yaptıgımı düşünüyorum coğu zaman.
Kırdığım kalplerden içten içe özür diliyorum.Rabbime layık bir kul olmaya calısıyorum.Siz emanetlerine elimden geldiğince bakmaya..
Her gece o günü düşünerek uyuyorum.Anıları, kokuları hafızama kazınsın diye tekrar ediyorum.Olgunlaşırken gençleşiyorum.
Seviyorum...Seversin elbet evlat bu ,ben severken size tercihlerinize saygı duymayı öğreniyorum.
Kabıma sıgamazken,yalnızlıga bu kadar aşıkken bir başka odadan varlıgınızı özlüyorum. Eksik parçalarımı buldum biliyorum. Şükrediyorum,herzamankinden çok şükrediyorum.
Güçleniyorum.
Bildiğim herşeyi unutup en bastan öğreniyorum.Hayatı hiç yasanmamış gibi yeniden inşaa ediyorum.
Yoruluyorum.Her gece bu yorgunluğa şükrediyorum.
Korkuyorum.Ucu size dokunan herseyden ölesiye korkuyorum.
Hayallerimin bir bir gerçek oldugu mevsimler geçiyor.Her mevsimi bir öncekinden daha çok seviyorum.Anılar biriktirmeme sebep oldukları için en çok.
Bu alkolsüz sarhoşlugun keyfine varıyorum.
Dünyanın en güzel fotografını izliyorum.İçine girip rol çalıyorum.
İkiz olmak bu dünyaya şanslı doğuş sebebiniz.Boşluktan kendinizi bıraktıgınızda arkanızda oldugundan emin oldugunuz biri sizin hayatınızda hep olacak.Sizin kendinizi güçlü hissetme sebebiniz, benim gözümün arkada kalmama sebebim olacak.
Büyüyün muffinlerim büyüyün...Ne çok öğreteceklerim,anlatacaklarım var size.Okuyacak masallarım var,katlayacagımız kağıtlar,çekilecek fotograflar,gidilecek uzaklar... "aman anne" diyeceğiniz mektuplarınız var anı kutularınızda saklanan.
Şu kapıdan girişleriniz var, boyunuz boyumu geçmiş ..
Gidişleriniz var, kalbimi şimdiden çarptıran.

Bir seneyi geride bırakırken ben kendime en çok sizi diliyorum.
Hiç bir şey olmayın ama mutlu insan olun aşklarım. Doğru bildiğinin arkasında duran,güçlü insanlar olun.
Neye istiyorsanız ona inanın ama inançlı olun,sanılanın aksine inanmak size bütün kapıları açacaktır.Duanın ferahlığını kendinizden esirgemeyin.Şükredin sınanırken bile rabbin sizi gördüğünü bilin şükredin.
Merhametli olun.Karma bu hayatta basımıza gelen herseydir.
Cömert olun,yoklugu bilin,varlıkla şımarmayın.Hayatta insanın basına en çok gelmez sandıkları gelir.
Kendinize güvenin ama egoya yenilmeyin,bu yürümeyi bilmeden düşmek gibidir.Kalkmak için hep birine ihtiyac duyarsın.Siz tek basınıza kalkmayı bilin.
Acıtmayın.Hiçbir canlıyı, hiçbir kosulda.
Derin sevdalara düşün,aşık olmaktan,canınızın yanmasından korkmayın.Canı yanacak kadar sevmeden geçen bir hayat eksik yasanmıştır canlarım.
Özgür olun, alabildiğine özgür.
Her gece bir kez gökyüzüne bakmayı unutmayın.Bu size dengeyi getirecektir.Kendimizi kocaman görürken,aslında koca evrende nasıl da küçüçük oldugumuzu... Ve o küçücük halinizle neler yapabildiğinizi hatırlayıp kendinizle bir kez daha gurur duyun.
Yaşama sıkıca tutunun her yeni günde bir kez daha.
Bunlar da sizin için dilediklerim.
Hı unutmadan ananızı cok sevin cocugum.Bu kucaga her sıgınısınızda, gözümde bebek kokunuzla ilk karsılasmamızda ki kadar saf olacağınızı unutmayın.
Ömrüm yettiğince.
Seviyorum mucizelerim sizi.



4 Mayıs 2013 Cumartesi

Yol ayrımı

Hulki hocanın operasyon kararından sonra,yeniden emg çektirmeye Prof.Jale Yazıcı 'ya gittik.
Gözüme kadar soktukları her iğnede muffinlerimi düşündüm.Her iğnede bu Efe'min öpücüğü , bu Lorin'imin öpücüğü diyerek bitirdim o emgyi. Nasıl bu kadar metanetlisin dediklerinde içimden gülümsedim.
Ta ki Jale Hanım "meslek hayatımda gördüğüm en inatçı paralizelerden biri bu, iyileşmesi mucize olacaktır.Çok üzgünüm, acilen operasyon geçirmen şart" diyene kadar.
Bu benim kapanan son kapımdı.
Küçücük bebeklerimi yalnız bırakmam...Sütten kesmem... Anasız , babasız bırakmam gerekiyordu.
En ihtiyaçları olduğu dönemde yanlarında olmayacaktım,en hatırlamam gereken zamanda onları uzaktan izleyecektim.Sonucunun ne olacagını bilmediğimiz bir sürü ameliyattan nasıl çıkacağım bile belli değildi.
Bu sıkıntılarımı paylaştığım çok sevgili(!) bir prof cerrah "evlatların ilerde - keşke olsaymış- diye düşünebilirler,şansını dene " demişti. Yine aynı dr " moralini çok yüksek gördüm, hayret." demişti.
Canım teyzem.Bütün dr görüşmelerimde yanımızdaydı.Bu görüşmeden çıktıgımızda "teyze ben galiba gerçekten çaresiz haldeyim, baksana bütün hocalar halime değil ,moralime şaşıyor." demiştim.
Bütün ailem,sevgilim de benim kadar çaresizdi.
Durumu bilen herkes dört yandan yeni yollar araştırıyordu.

Sayısız dra gitmiştik.
Karar vermem gerekiyordu...
İstemiyordum.İstemiyordum...

İçimden bir ses beklemem gerektiğini söylüyordu.Ama beklersem ameliyatı olacak süreci kaybedecektim ve sinir transferi şansım tamamen bitecekti.
Bu bahsettikleri ameliyat 10 küsür saatlik bir operasyon.Kafanızın 4te 3ünü kazıyıp,kafa tasınızı kulak arkasından beyinciğe kadar açıp,sinir zarlarını soyup ,orada oluşan problemin cinsine göre ya dilden aldıkları sinirlere bacaktan aldıkları kası transfer ediyolar ve/ve ya ödemi giderici bi kompres işlemiyle tamamlıyorlardı.
Micronun da micro cerrahisi.En ufak bir hata kabul etmeyen.
Kısa süreli bekleme için bile şartlar vardı.En en önemlisi gözüm kırpma refleksini yitirdiği, kendini koruyamadıgı için tehlikedeydi, kör olabilirdim.Bu süreçte gözümü komple dikebilirlerdi ya da göz kapagıma altın bir platin takıp ağırlık yapabilirlerdi.Ağzı da askıya almaları gerekiyordu.Kasların işlevsizleşmesi tedavi sürecini olumsuz etkileyecekti.
Sırf bu kadarı bile 3-4 farklı operasyon demekti,sonrasında olusabilecek komplikasyonları söylemiyorum bile.

Günlerce tartıştık,düşündük,görüştük.
Kararımı vermiştim.Sadece desteğe ihtiyacım vardı.Operasyon istemiyordum.Kendimi bu illeti yenebileceğime inandırmıştım.Nasıl olacaktı bilmiyorum ama koşulsuz inanıyordum.Çevremi de inandırmaya ihtiyacım vardı.
Bu süreçte sevgilim ve ailem dısında en büyük desteği canım dostum Oya'mdan gördüm.
Mesleği gereği de geliştirdiği olaganüstü araştırma yeteneğini benim için seferber etti.Ulaştığımız sonuclar tam da benim inanmak istediğim cinstendi.Ufacık da olsa bir umut ısıgı süzmesi dünyama yanmıstı.
Burada devreye Emel ve Fazilet girdi.Beni benzer dertlerden muzdarip ünlü bir sanatçımızın Gata'da ki sıra dışı hocasıyla görüştürdüler.Frekansımız tuttu ya da adam bana çaresizliğime acıdı bilmiyorum.Alternatif fizik tedavi yöntemlerinden bahsetti.Bu işte sözde işin piri Amerikan Hastanesinde Önder Çerezci ile görüştük bir fizik tedavi programı yazdı.
Ertesi gün başladım.Sonuç çok büyük bir hayal kırıklıgı.Artık bütün gardlarım inmişti.Nörologumun "boşuna çabalıyorsun" sözleri kulağımda çınlıyordu.En başından beri ilk kez pes etmiştim.
Annemi arayıp vazgeçtiğimi söylemek için telefonumu elime aldığımda ,Yurda'nın mesajını gördüm.Benzer bir olayı arkadaşının da yaşadığını onu aramamı daha önce de söylemişti ama bir türlü ulaşamamıştık Burçin'cimle birbirimize.

"Çözülme noktası"

"Sakın moralini bozma kapa kulaklarını herkese " dedi Burçin telefonu kaparken.
Canım benim.İnanılmaz bir güç vermişti konuşmamız.Hemen ertesi gün buluştuk Ersan,Burçin,ben.
therapy art  Semra ablayla o gün tanıştık.Birbirimize güvenmeye ve bu işi başaracağımıza söz verdik.Uzun bir yol vardı önümüzde..İnanıyordum.İnanıyorduk.
Kendime söz vermiştim muffinlerimin 1 yaş dogum günlerinde agzım kulaklarımda fotolarım olacaktı çocuklarıma armağan..
Tedavinin detayını vermek istemiyorum ama Burçin'in dişini çatlatacak şiddette elektirik aldığımızı söylemem yeterli sanırım.:)
Her gün gittiğim tedavi de bebeklerimi bir dk yalnız bırakmayan 2. annem Semra annemin hakkını asla ödeyemem.Allah bin kez razı olsun.
Ve 2 ay sonra..

"Sanki"
"Ersan suratımda ufak bir karıncalanma hissettim sanki..."
Burçini aradım herkesten önce "suratımda ufak bir karıncalanma hissettim sanki?? "
Bir 20 dk sonra mutfaktaydık,Ersana bişeyler anlatıyordum.
Kilitlendi benim canım sevgilim."Du-du - dudağının kenarı oynuyo galiba "dedi.
"Bende bişi hissettim" dedim.Titriyordum.
Aynaya koştuk görünürde bişey yoktu.Yarım saat sonra karıncalanma hissini yeniden duydum yüzümde.
Kardeşim geldi.Üçümüz aynı anda yeniden milimetrik o kıpırtıyı gördük.
Ersan'ı hayatımda 2. kez ağlarken gördüm.
Sevgilim...Her zorda yanımda olan en kıymetlim,ilk şükür sebebim.
Sevinçle açtığım telefon sayısını hatırlamıyorum.

"Bugün"
O günden sonra kıpırdanmalar hızlandı.
Drlara göre mucize,bana göre inanç ve pes etmeme.
Tamamen geçmedi ama geçecek.Ne derler.."Umut iyi bir şeydir ve iyi şeyler ölmez.."
Gözümü tamamen kapayabiliyorum.Gülümseyebiliyorum :)
Biliyorum,inanıyorum.Rabbimin bu derdi bana iyi bir yol olarak verdiğine..


"İyi ki"
İyi ki güçlü annemin , güçlü kızıyım.
İyi ki Ersan'ın hayatının diğer yarısıyım.
İyi ki kocaman bir ailenin sahibiyim.
İyi ki Burçin'in,Yurda'nın,Fazilet'in,Emel'in,Oya'nın arkadaşıyım.
İyi ki Semra Ablayla yollarımız kesişti.
İyi ki bu yazıyı yazabilecek gücü buldum kendimde sonunda..
İyi ki bu yazıyı bitirirken gözümden yaş gelebiliyor,yüzüm tebessüm edebiliyor.

İyi ki bu benim başıma geldi.
Kul kendi kaderini yaratamazmış ya Rabbim beni sına, sına ki senin şerrine de- hayrına da aynı sabrı şükrü göstereyim, mükafatını evlatlarımdan göreyim.

Şükür yarabbim.
Şükür.






1 Mayıs 2013 Çarşamba

Zor günler yeni başlıyormuş..

Narkozdan ayılırken ilk sözüm "Ersan gelsin" olmuş.İçeriye alamayız deyince , beni çıkartın lütfen demişim.Aklımdan geçen, beni kandırmayacak birinin agzından bebeklerimin iyi oldugunu duymaktı.
Dısarı cıktık,işte bütün ailem ,sevgilim ordaydı.
Trombosit yüklemesi yapılmış,operasyon basarılı geçmiş,bebekleri görmüşler iyiylermiş...miş...miş... Şükrettim bütün benliğimle şükrettim....
Ama..
Ama içim cız etti.
Ama  "Bebekleri ilk kez görmek benim hakkımdı "diye düşündüm bir an..Keşke ilk seslerini duyabilseydim diye...Şahane fotolarımız olsaydı,keşke Ersan yanımda olsaydı beraber kucaklasaydık diye... Haşa isyan değil ama o burukluk, içimde hala bir yerlerde gömülü ...

"İlk karşılasma"
O kadar heyecanlanmıştım ki kesik kesik hatırlıyorum,rüya gibi..
Önce Efe'yi verdiler kucagıma,gözleri açık,dimdik gözümün içine bakan bir çift zeytin göz.Boşuna korktun be annem dercesine...Güzel oğlum,güçlü oğlum...
Sonra pespembe bir Lorin.Koynuma sokulan.Pers prensesim..
Kollarım dolu dolu...





Ağlamadım , hiç ağlamadım.
Efe şeker düşüklüğünden her ihtimale karşı 1 gece yogun bakımda kaldı,Lorin'se dogum sonrası aspire esnasında nefes alamama problemi yaşamasına ragmen güçlü bir sekilde hemen toparladı.
Küvez yok,yogun bakım yok,genetik bir problem yok.Sapasaglam kucağımdaydılar.Kendi durumumdan bir haber sevinçten mutluluktan havalarda yürüyordum.Ne aglayacaktım?
Benim de kısa sürede iyileşeceğim söyleniyordu,zaten zoru atlatmıştım,Allahtan daha ne isterdim..
Ve derken..

"Bu hafif bir paralize değil" 

Bir diğer nörologun beni gördüğü anda tepkisi bu oldu...Acilen ilaca başlamamı, durumumun ciddi oldugunu anlatıp enog çektiler.Steroide başlamam gerektiği söylendi. E süt? Süte gecer,süte geçmez onlarca dr görüşü,makale ve araştırma sonucu neticesinde süte geçmediği, geçse de o dozda zararlı olmadığına karar verilip tedaviye başlandı...İnternational'da ki nörologun yetersizliği başımızda ki çorabı örmeye başlamıştı....
Vücudum kortizona cevap vermedi.Herhangi bir iyileşme görünmüyordu.
O zaman ki çok zeki(!) çocuk doktorumuz bebeklerin kortizollerini kontrol altında tutmamız gerektiğini söyleyip, bizi kan testine yönlendirdi.Ama zaten beklenen bir durum yoktu bu sadece rutin bir kontrol olacaktı.
Öyle olmadı.Gecenin bir saati arayıp testi tekrarlamamız gerektiğini,damardan bir yüklemeye gerek duyulabileceğini sonrasında onlara da uzun süreli steroid tedavisi uygulamamız gerekebileceğini söyledi.10 günlük küçücük ellerinden alınan tüp tüp kanlardan Efe'nin 2. testi de negatifti.Yükleme yapılması gerekiyordu.Nasıl olacak dedik , bulunmayan bir ilaç bulduk, milyon tane yan etkisi olan, klinik de damar bulursa yükleme yapılacak.
Türkiye'nin en iyi laboratuvarlarından birinin hemşire dialogları şöyle oldu."Burdan girersek damar patlar,burada ki damar ilaca zaten dayanamaz,e bu bebek zaten bir kaç damar denememiz gerekicek.."
Efe'yi ellerinden resmen havada kaptım,yaptırmıyorum dedim,sorumlulugu alıyorum ve yaptırmıyorum.
İyi ki yaptırmamışım,zaten öylesine gereksizmiş ki,tamamen bizim drun işgüzarlıgıymış.
Bir çok pediatrik endokrin ile görüştük.Sonuc endişelenmemiz gereken hiçbirşey olmadığı zamanla aksların devreye gireceği,kullandıgım dozda kortizonun sütten gecmeyeceği,bebeklerin çok şükür ki iyi olduguydu.Tabi bu sonuclara ulaşabilmemiz 3 ay gibi bir zamanımızı aldı.
Bana gelince herkesin kendince endişeleri vardı ve tedaviler işe yaramıyordu.
Tedavi süreci bittiğinde acı gerçekle karşılaştık.
Geçmeyecek bir paralize geçiriyordum ve acil bir şekilde bir dizi ameliyat olmam gerekiyordu ve ortak görüş bu operasyonların trde olamayacağıydı,bizi Amerika da başarılı bir kliniğe yönlendirdiler.
Burada ki operasyonda %3lük bir başarı oranı vardı ama ameliyattan komple felçli de çıkabilirdim.
Houston'da ise yüzde oranı belli olmasa da ,kas ve sinir transferi olacağından yine çok riskli, yine başarı oranı düşük bir ameliyat olacaktı.
Herkes yıkılmıştı.
Güçlü olmak zorundaydım.Neyin kefareti oldugunu biliyordum.Güçlü olmam, muffinlerime olumsuz hiç bir duygu yansıtmamam gerekiyordu.Onlar benim yüzümü güldürmüştü,ben de onların yüzünü güldürecektim,kendime söz vermiştim.
Düşünüce içimi yaralayan,canımı yakan tek şey çocuklarımın gülüşümü asla göremeyecek olmalarıydı....
Zamanım daralıyordu bir tercih yapıp yoluma bakmam gerekiyordu...


27 Nisan 2013 Cumartesi

Bulutlar ülkesinden selam var

Uzun süre ara verince nereden başlayacağını bilemiyorsun.
İki muhteşem mucizem var artık.İçim titreyerek gözlerine baktığım.Gözlerine her baktığımda içimin titrediği..
Eksik parçam onlarmış meğer bunca yıldır aradığım...
Anneyim artık.Daha önce hiç bir şey olmamış gibiyim.Sanki doğduğumdan beri anneymişim gibi,sanki hiç bir şey bilmiyormuşum gibi..Rabbimin bana ömürlük hediyeleri...Şükür beraber nefes alabildiğimiz her bir günümüze şükür...

20. haftada bırakmışım yazmayı..Muffinlerim şimdi 5 aylıklar zaman ne çabuk geçiyor.
Hamileliğim kalanı çok zor geçti ama nereden bilebilirdim ki bu daha zor günlerin başlangıcıymış..
Ve ben bunları paylaşmaya yeni yeni hazırım..En başa dönüp başlarsam, detaylarını sadece en yakınlarımın bildiği hikayemi anlatabileceğim galiba...

"Şurada,şu balkonda,şu yazıyı yazdığım masada oturuyorduk Gül abla ve kızlarıyla ,gel sana fal bakacağım dedi.fala inanmam hala inanmıyorum Ama bazı insanların mistik güçleri ve farklı enerjileri olduguna inanıyorum.Gül abla onlardan biri.
Fincana baktı baktı gülümsedi "hamilesin" dedi.İmkansız dedim.İkiz.Bir kız ,bir erkek.Ama sadece birini kucağına alabiliyorsun dedi.Söylediği anda kendi de pişman oldu biliyorum.O gün o fal adı altında baktığı her neyse söylediği her bir kelimeyi öyle ya da böyle yaşadım.
Son ultrasonuma kadar iki bebeğin de kalp atışına duyana kadar nefesimi tutuyordum.
Son ultrason belki de herşeyin başı.. 36.hafta ...NST gayet iyi.Hareketleri iyi.Ben bile iyiyim. Hadi bir de ultrasonda bakalım dedi Engin Hoca..Kızın durumu iyi, oğlanın kritik dedi."kilo,yer,baskı vs."uğul uğul bir şeyler söylüyordu ama anlamıyordum ki..Odaya geri geçtik ilk kez ağladım bütün hamileliğim boyunca ilk kez.. Kendimi durduramadan, oğlum diye ağladım.. Semra anne bir yandan,Ersan bir yandan sakinleştirmeye çalışırken drum geldi." İstersen bugun alırız istersen biraz bekleriz.36. haftadayız kiloları iyi sakin ol" dedi. Ama fazla da bekleyemeyeceğimizi net bir şekilde belirtti. Anne karnında 1 günün bile önemini bildiğim için ne kadar bekleyebileceğimizi sordum.Bekleyecektim.Her gün kontakta kalacaktık,düzenli nst ve ultrasona girecektim ama bekleyecektim...
Ve 3 gün sonra..
Şiddetli bir kulak ağrısı...Migreni olan, ağrı kesicisiz taş düşüren biri olarak benim bile dayanamadığım korkunç şiddetli bir kulak ağrısı.Dişim ağrıyor diye kalktım sabah.Ne kadar çok agrıyor diye düşündüm..Ersanı diş hekimimizi aramasını rica ederek yolculadım.Sonra dişlerimi fırcalarken bir anormallik olduğunu farkettim.Yüzümün bir yanında hiç hareket yoktu.O an anlamıştım felç geçiriyordum...Konduramıyordum benim başıma geliyor olamazdı..Ama gerçek karşımda aynadaydı.
Hemen hocayı aradım, aciliyetle nörologa görünmemi istedi.
Teyzem şişli etfal nörolojinin 20 küsür senelik klinik şefi olması,migrenimden dolayı sürekli takipte bir nörologum olması işimi kolaylaştırıyordu.Ama şans..Tüm tanıdığımız nörologlar o tarihte yurt dısına kongreye gitmişler.. İstikametimizi international hospitala çevirdik..Ve tastiklendi evet facial paralize geçiriyordum...Ama çok hafif , 1 ayda atlatılacak birşeydi,steroide bile gerek duymuyordu.1 ay,aman tanrım en kadar uzun bi zaman diye düşündüğümü o kadar net hatırlıyorum ki.. Bir kez daha bilemedim bunun daha
başlangıç oldugunu..Ve bir doktorun bu kadar yanılabileceğini...
Ağrıya 1 gece daha dayanabildim sadece, o gece drumu kendim aradım durumu anlattım.o da "acilen beni doguma alması gerektiğini ama hem trombosit, hem felç durumumdan kaynaklı epidural kesinlikle yapamayacağımızı,hamilelerde felcin vücutta ilerleyebilen bir durum artık oldugunu tercih sansım olmadıgını  kesin bir dille belirtti.Zaten Lokum'umun hastalıgı,Efe'min durumu ve tüm bu yasananlar beni aptallaştırmıştı, ne olucaksa olsun artık diyordum.İtiraza gücüm kalmamıştı.O sabah 4te bütün ailemle hastanedeydik ve 6da doguma almışlardı beni.. Engin hocaya "güçlü hissettiğimi, iyi düşündüğümü ama bi komplikasyon olursa bebeklerin öncelikli oldugunu, aksi bir durumu asla kabul etmediğimi" net bir şekilde anlatıp, narkozu öyle almayı kabul ettim...Maslak acıbademin ekibiyle birleşen kalabalık bir ekip benim için bekliyordu.Narkoz verilirken "hocam bu bebekler size emanet, bu odada sizden başka kimseye güvenmiyorum" dedim.Canım doktorum... Elimi öyle babacan sıktı, öyle içten baktı ki ne kadar teşekkür etsem az...
İçimden "Rabbim bana bu sıkıntıyı evladımı bağışlamak için verdin biliyorum,beklememi istemedin,senden gelen herseye razıyım yeter ki evlatlarımı bağışla" diye sayıklarken kendimden geçmişim..