31 Ağustos 2010 Salı

Öyle bir geçer zaman ki..

 Zaman nasıl geçiyor.. Hayat nasıl değişiyor, değiştiriyor seni.. Londradan döneli tam 3 sene,evleneli 1,5 sene,27gün sonra da oğlum hayatıma gireli tam 1 sene olacak.. Göz açıp kapayana kadar geçti gitti koca bir yıl tam da nasıl büyüyecek bu köpek derken...
Çiftlikte onu ilk görüşüm,bütün gece uyuyamamamız, dayanamayıp ertesi sabah koşa koşa gidip alışımız, evdeki ilk günü , ilk gecesi,korkuları,bitmek bilmeyen hastalıkları,aşıları,iştahsızlığı,veteriner maceraları,bitip tükenmeyen enerjisi,yaşattığı panikler ve tabi çizginin öte yanı sonsuz sevgisi,oyunları,bizi rehabilite edişi,şükrettirişi,merhametiyle göz dolduruşu,dost oluşu,can oluşu ,evlat oluşu....Bir değil bin senedir benimmiş, benimleymiş gibi..
27 eylül 2009'da girdi bu küçük adam hayatıma.. Aynı günde sonsuza kadar kaybettiğim başka anılar adına.. Daha gelmeden adı sanı hazırdı.. Hasta hasta geldi avuçlarıma o panço kokusuyla, ürkek çocuksu korkusuyla ...  O zamandan belliymiş ne nanemolla olacağı da biz anlayamamışız..: )
Labrador farklı bir ırk bence..Alabildiğine yorucu,alabildiğine sevgi dolu..Korumaya değil,korunmaya muhtaçlar...Gerçekten bir şeyi karşılıksız sevmek böyle bir şey olsa gerek.Hiç büyümeyen bir bebek gibi.. Kimi zaman yoruluyorum bu süreçte,pes ediyorum; o zaman hemen Lokum'un olmadığı bir anı hayal ediyorum.Hemen duruluveriyorum..13 tane sene de ya şu bir sene gibi göz açıp kapayıncaya geçiverirse diye.Yumuyorum gözlerimi uzun uzun dua ediyorum"allahım iki sevgilimi de benden ayırma..." diye.





2 yorum:

Nilgün Torunoğlu dedi ki...

Ne güzel söylemişsiniz,'korumaya değil,korunmaya muhtaçlar'...İlk 2 yılına 3 operasyon sığdırmış her iki kalçasında sorunla doğmuş nanemolla bir kızın annesinden size kocaman bir hoşgeldiniz :)

Sémy dedi ki...

Nilgün ablacım hoşbulduk çok teşekkür derim.Keşkülü ısıra ısıra öpüyoruz.Karanfilli çay tadında bloglarınızı zevkle,keyifle takip ediyoruz :)